30 Mart 2009 Pazartesi

hayri gülle ile 2014'e güle güle



hayri gülle güle oynaya hazırlanmıştı seçimlere. ama tarihi karıştırmış, bilgi eksikliğinden 2008'e hazırlanmıştı. ama seçimler 2009'daydı. nitekim bunun farkına vardı ama karakterin ömrü 2009'a kadar gelmedi. ivedik'in altında ezilip giden bir sürü orjinal isimden biri oldu. halbuki ne orijinal projeleri vardı. boğazı göle çevirip on bin tane pekin ördeği salacaktı. kız kulesine motor takıp boğazda ring sefer yaptıracaktı. böylece herkes manzarasını izleyebilecekti. bir de ayın ışığını söndürecekti de ona hiç girmeyelim...

dün seçimler oldu geçti gitti ya. hemen bugünden neden yeni bir kampanyaya başlamayalım ki?

hem 2014'te sadece yerel seçim de yok. cumhurbaşkanlığı seçimi de var dünya kupası da. hayri gülle bunlardan herhangi birine aday olabilir ama şimdilik hedef yerel seçimler ve istanbul büyükşehir belediye başkanlığı.

az biraz destek göstersek, birlik olsak bizim halkımız bu adamı başkan seçer ki. tarihi de ilk seferde doğru bilmişiz bu kez. neden olmasın? olur bence. benim aklıma yattı.

18 Mart 2009 Çarşamba

bir turkuaz vardı n'oldu ona?

hani üzerinde sofra içeceği yazan, pet şişede satılan suyumsu ürün. damacanasına kadar da yapmışlardı.

yok dediler bu su doğal değil. kuyu suyunu işliyorlar içine mineral atıyorlar sonra da bize su diye içiriyorlar. oydu buydu derken ruhumuz bile duymadı. bir gün yok oldu ortadan. şehir efsanesi de onunla birlikte kayboldu.

şimdi gerçekleri açıklıyorum! evet, hiç de utanmadan. turkuaz'ın bağlı olduğu uluslararası soft drink şirketinin bursadaki üretim tesislerinde üretiliyordu bu suyumsu. ama su o kadar değersiz ki bunların diğer "drink"lerinin yanında meğer turkuaz bölümünü tesisin merdivenlerinin altına yapmışlar. bölümde yaklaşık bin beş yüz adet musluk tipi atıl ihlas su arıtıcısı varmış. kuyudan eski teneke yağ kovalarıyla çektikleri suyu bu cihazlarda arıtıp tuzlukla mineralliyor, ardından da şişeleyip satıyorlarmış.

sonra ne mi olmuş? uğur dündar basmış tabi ki! ...mutlu son.

***

hıhı, komple teori.

o değil de damla su var şimdi de. bakalım nolacak...

17 Mart 2009 Salı

i am... ...wolverine!!


bir hugh jackman nidası. hem de oscar 2009 ödül töreninin tam da girişinde söylediği gudik şarkının sonunda.


hayır her şeyi geçtim tamam? bu her şeyin içinde yıllanmış bir aktör olması da var, aksiyon filmlerinden zamanla daha oturaklı, daha yetenekleri ön plana çıkaran filmlere geçmesi, woody allen tozu yutması, aronofsky'e başrol oynamış olması da var. hepsini bir kenara koyun. beklesinler orada. hiçbiri belki bu basit cümle kadar ona güç veya ego katmıyor.

üç x-men filmi devirmek ve sonra üstüne bir de kendine has wolverine filmi çevirmek. (unutmayalım ki x-men filmleri de genellikle logan odaklıydı.)


ve sahneye çıkıp milyonlarca kişiye karşı haykırabilmek: i am wolverine!


belki de ölene kadar daha karizmatik bir sahne göremeyeceğim.


1 mayıs 2009 sadece işçi bayramı olmayacak...

16 Mart 2009 Pazartesi

makbuz almak istiyor musunuz?



kimi bankaların görgüsüz atmleri hala kalkıp bunu soruyor. sanki windowsu kapatmak istiyoruz. ha onu sormakla kalsalar iyi. "bak dostum makbuz almazsan eğer dünyayı daha yeşil kılarız, daha az ağaç keseriz, çiçekler çoğalır, böceklere yaşayacak alan çıkar" diyor. biz ne diyoruz? "evet istiyorum çok kıymetli atm arkadaşım." niye mi öyle diyoruz? çünkü makbuz toplama huyumuz var milletçe. telefon elektrik faturası saklar gibi ota boka makbuz alıp saklıyoruz. bir şey gelirse başımıza sigortası o makbuz çünkü. bir halt da olmaz hiçbir zaman ya ama tedbir tedbirdir psikolojik de olsa. bir de internet çağında ninelerin üzerinde self servis yazan atmleri kullanabileceğini ön görürsek süper zekalarımızla olacağı o elbette.

ücretsiz atm eğitim
kurslarımız belediyemizde hizmete girmiştir.

peki banka gerçekten içindeymişik yeşilmişik safmışık mı diyor sanıyorsunuz. sosyal sorumluluk kalıbına bir güzel uydurup makbuz kağıdından kara geçiyor bir güzel. hele bu krizde lazım böyle şeyler.

cevap da verelim: "ben almayayım, üç bardak kahve içtim bugün, fazlası fazla."

5 Mart 2009 Perşembe

bekar evi göstergesi.

kettle'da hiçbir zaman yarım litreden fazla su kaynatmamak: bekar evi emaresi yahut medeni hal ölçer... hatta emare stoudemire.

2 Mart 2009 Pazartesi

dürümcüler ergenekon mu?


neden olmasın? hangimiz değiliz ki aslında? kimin kim olduğu belli mi sanıyorsunuz? benim değil mesela.

bilmeniz gereken şey ise dürümcülerde filan neredeyse her masada yer alan ve kimsenin yemeye tenezzül etmeyip sadece bön bön baktığı o inanılmaz acı cin biberlerin aslında sandığınız kadar boş olmadıkları. içlerinde sadece acı yok. bir çoğu sandığınızdan da dolu. hepsi eğitimli biberler.

big brothervari izleniyorsunuz aslında. bu biberlerin içine parmak kamera yerleştiren özel yetiştirilmiş görevlilerin varlığı ortaya çıkarılmış. ben çıkarttım! ama elimde henüz belge yok. o yüzden şimdilik sadece buraya yazıyorum. zaten ülkeyi ayağa kaldırıp isyana sürüklemenin de mantığı yok.

biliyorum. şimdi diyeceksiniz ki: "o biberleri kimse yemiyor diyorsun ama ben yiyorum." o zaman ben de derim ki ya seni özel kamplarda biberlerin içine kamera yerleştirmen için eğitmişler ya da ücretsiz kolonoskopi hizmetinden faydalanıyorsun. artık bağırsaklarınızda bile ne var ne yok biliyorlar. özel hayata hiç saygı kalmadı.

hiç!